Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
Aşkın Kaç Çeşidi Var?
"Ona sorarsan, çocukluklarından beri tanışan,fakat bir türlü iyi geçinemeyen, sürekli birbirlerini iğneleyerek yaşamış iki erkek arasındaki ilişki de bir çeşit aşkmış!" ... "Yıllarca birbirlerini çekemeyen bu iki arkadaş sonunda yaşlanıp, emekli olmuş iki aksi ihtiyara dönüşürler. Ve doğal olarak içlerinden biri daha önce ölür. İşte o zaman geride kalan, sataşacak birinin yokluğunu çekmeye başlar. yokluğunu çektiği kişi öyle biridir ki; çocuklarından beri tanışmakta, birbirlerini iyi ve kötü yönleriyle çok iyi tanımakta,aynı zamanda bütün domuzluk, itlik ve keçiliklerinin ardında aslında gizli gizli birbirlerini kollamaktadırlar. Bunlar kadar önemli olan bir başka nokta da bütün bu çocuksu itiş kakışa rağmen 'öbürü'nün hep 'orada' olduğunu bilmek güvencesidir. Çünkü aşkın doğası çocuksudur ve işte bu yüzden geride kalan, gideni fena halde özlemektedir..."
Sayfa 220 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
«Hepimiz dürüst olamayız ki, Matvei? Hırsızlar olmasa senin dürüstlügünün bir anlamı kalmaz, değil mi? Sizin değerli oluşunuz bana bağlı. - Ne demek sana bağlı! Neden böyle saçmalıyorsun yani? - Nedeni var mı? Ben çalıyorum, sen çalmıyorsun, bu yüzden sen el üstündesin. Kimse çalmasa, herkes aynı olacak. Bana öyle geli­yor ki, Anton Semyonoviç, benim gibileri özellikle alıyor buraya se­nin gibilerin bir anlamı kalmaz ki ben olmasam. - Amma da saçmaladın! Dünyada tek bir hırsızlık olayının gö­rülmediği ülkeler var, biliyor musun. İşte Danimarka, işte lsveç, İsviçre. Oralarda hiç hırsız yokmuş, öyle okudum. -Amma da attın! » diye atılırdı oradan Verşnev.«Orda da çalıyorlar pekâlâ! Hem hırsızı olmayan ülke mi olurmuş? Bak işte, o ülkelerin beş paralık önemi yok yeryüzünde.Danimarka'ymış, İs­viçre'ymiş! - Biz çok mu önemliyiz yani? - Biz? Baksana nasıl gösterdik kendimizi dünyaya! Daha ne ol­sun be! - Senin gibiler olmasa her şey daha kolay olurdu, aldın mı ağzının payını!» diye bağırırdı Belukhin. Bunun gibi tartışmalar, en çok Karabanov'u öfkelendirirdi.Ya­tağından atlar , yumruklarını havada sallamaya, kara gözlerinden, Be­lukhin'in halim selim görünüşlü yüzüne öfkeli bakışlar fırlatmaya başlardı hemen. «Sen ne konuşuyorsun be?» diye bağırırdı. Mityagin'le ben bir lokma fazla ekmek yiyoruz da insanlara bunun zararı mı oluyor yani? Her şeyi ekmekle ölçüyarsun sen zaten! - Ekmeğin batsın senin! Yediğin fazla lokma değil önemli olan, sendeki domuzluk, anladın mı şimdi? O domuz burnunu toprağa daldırmış sağı solu alt-üst ediyorsun - işte bunu diyorum ben!»